Tulle Dime

Tulle Dimensions. Gerçek ya da kurgu muydu, yoksa gerzek ve karga mıydı?

25 Ekim 2010 Pazartesi

Benzerlik üzerine


İnsanların gelişmesi için farklılıklarla bir arada bulunması faydalı bir şey. Ama bazen öyle anlar oluyor ki insan hayatında, durduğunuz yerin izdüşümlerini çıkartan aynanız "çatlayabiliyor". Yani bir insanın her zaman kendini bilmesi çok da insani gelmiyor benim kulağıma. Bu çatlak anlarda yalnızlık sadece "benzer"lerle paylaşılabiliyor, çünkü görme ayarını aynı ayara sahip bir göz düzeltebiliyor.  
"Similia similibus curantur." yani "Benzer benzeri iyileştirir." 

21 Ekim 2010 Perşembe

Ya içindesindir simitin, ya da dışında kalacaksın... umarım kalırsın...


Mekan: Ankara’da ismi lazım değil bir semtin, ismi lazım değil bir kavşağı…
Zaman: Sabahın çok erken saatleri, hafta içi...






O sabah bindiğim otobüs her zamankinden daha kalabalıktı. Böyle zamanlarda etraftaki insanların yüzündeki memnuniyetsizliği fark edince,  benim de yüzüm asılıyor ve herkesle içimden aynı şarkıyı tutturuyorum: “Sevemiyorum sizi. Bakamıyorum yüzünüze; yorgunluğunuza, bıkkınlığınıza… Şaşırıyorum bazen kendime, halbuki insanları severim ben, ama sizi sevemiyorum." 
Malum memnuniyetsizlik denen mefhumun aynası kırık, tamamen senden yayılır ama bakınca hep başkalarını görürsün…

Kendi durağıma geldiğimde offff diyerek dışarı atıyorum kendimi. İstiyorum ki hava “Naber güzelim?” desin, şöyle bir okşasın yüzümü… Böyle kısa bir flörtten sonra bir soluk alıp kavşağa geliyorum ve bu kez güzergahıma gidecek minibüsü bekliyorum. Ve o an kameram karşıdaki simit satan küçük bir çocuğa takılıyor. Öylesine bakarken arkasından elinde simit tezgahı olan büyük bir adamın çocuğa doğru bağırarak geldiğini fark ediyorum. Adam “Hölololloalalaghhhhh sitiir höaghhh” nidaları atarak gelirken çocuk acele ile tepsisini alıp uzaklaşıyor ve ardında 3 bilemedin 4 simit düşüyor yola.

Adam çocuktan boşalan yere geliyor, çocuğun arkasından bakarken güldüğünü görüyorum. Dikkatimi çeken gülüşünün kötü adamların “nihohoho” diye attığı kahkahaları andırmaması. Hayır eminim böyle bir şey değil. Daha çok hakkını savunmuş ve zorlukla kazanmış birinin takındığına benzer bir tavrı vardı. Sağa sola baktı, çocuktan kalan simitleri yerden aldı ve onları bir torbaya koyup duvarın üstüne bıraktı.
 Keşke kötü adamlar gibi gülseydi, o zaman kızabilirdim ona. Ama anladım ki o da kaçan bir çocuktu zamanında. Kaçan çocuk da o olacaktı….

13 Ekim 2010 Çarşamba

Evden Kaçıp Şarkıcı Olmayın, Sesli Kitap Okuyun


http://www.seslikitapgonulluleri.com http://www.seslikitapgonulluleri.com http://www.seslikitapgonulluleri.com http://www.seslikitapgonulluleri.com

Görme engelli vatandaşlarımızın ne kadar zor durumda olduğunu sonbaharda düşen yapraklar ve gözyaşı teması ile anlatmayacağım sayın okuyucu! Bunu bekleme benden:)
Kitap en iyi dosttur da demeyeceğim, palavra! Ama kitap bir çeşit aşktır, nefret edebilirsin, yüceltebilirsin, hayatın anlamını onda arayabilirsin...
Kelimeler gerçek olan şey. Sesli olmuş ya da yazılı olmuş, ister dinle, ister oku... Bu bakımdan senin onlardan farkın yok, bunu anlatmam lazım önce.
Bunu bilen vatandaşlarımızda böyle bir site açmışlar. İsteyen evinde, sıcacık ortamında kitap seslendirip yollayabiliyor...